Kayıtlar

2000li yıllar RPG oyun giriş müziklerini seviyorum :)

 Gece büsbütün örterken hislerimi, derinlerimde gizlediğim anılarım tekrar takrar oynuyor zihnimin karanlık köşesinde. Asla uzaklaştıramadığım bu duygu silsilesini yeniden başa sarıyor. "Şu an" saçmalıktan ibaret.  Benim hayatım, ona sahip olup olmadığımı düşünerek geçti. Hiçbir vakit bir yaşama sahip gibi hissedemedim. Başarısızım, ne yaparsam yapayım beceriksizim. Nasıl bu kadar acımasız olabilirsin? Beni tetiğin eşiğine oturtup çekmememi tembihliyorsun. Senden istediğim koca bir hiçlik oysa.  Güneş batımını izliyorum, kendi çöküşüme V.I.P biletim var. ...ve güneş ve ay asla durmadan parlarken benim sönüşüm için bir şenlik düzenlediniz. Şahane farkındalığım beni yanılgıya düşürüyor. Ciğerlerimdeki oksijen gerçek mi? Öldükten sonra belki ölmemiş gibi yaşadığımız başka bir paralel evrene gidiyoruzdur. Ya da büsbütün yok oluyor, hiçlikle bütünleşiyoruzdur. İğrenç bir duygu insan olmak. Kendi kusmuğumu yüzlerce kez kusmama neden oldu bu his. Herhangi başka bir varlık olsam emin

çıldırmışsın bir hiç uğruna

 Sanırım zaman zaman çıldırıyorum. Bu beni korkutmalı ancak korkmuyorum. Delirmek en doğal hakkım olmalı, bu yüzden dengesizim. Niçindir kendini normalleştirmek, üstüne sıradanlaştırmak? O denli büyük bir ıstırap ki farklı olmak senin için, kaynaşıp topluma kamufle oluyorsun. Delirmekten kaçamazsın, saklayamazsın onu. Bir ipucu verirsin istemsizce sıyırdığına dair kafayı. Ben sonunda kaçırdım keçileri. Bu andan itibaren mantık aramayın sözlerimde. Ben kalem bile tutamıyorum gözünüzde. ... ve bir hiç uğruna mahvediyorum kendimi. Benim en büyük suçum, boşu boşuna romantize ettiğim akıl sorunlarımla çevrelememdir bu kukla bedenini. "bu saniye" dediğim saniye bana çok uzak geliyor. Kaçmamalıyım. İlk 6 saniyeden sonra her şeyden sıkılıyorum. Bıkıyorum ve bıkmamalıyım. Çabuk dağılıyor dikkatim ve farkındasızlığımı gizleyemiyorum. Bir hiç ve her şeyim. Aynı anda heryerdeyim ama zaman nedir ki? Uzay zaman boşluğunu büküyorum ve kalbimi deliyorum. ÇIN          ÇIN          ÇIN        

sarmal

Resim
  Şehrin sesi huzur veriyor şuan, gürültülü ve kalabalık gelmiyor. Belli bir ritme sahip kendince akıp gidiyor zaman. Sevgililer sarılıyor, arkadaş grubu üç kişi olduğundan biri dışlanıyor, babası çocukları ağlamasın diye ilk defa gölete giren bir ördek yavrusu gibi çırpınıyor,  ıssız bir adam köşeye çökmüş kitabını okuyor. Kısaca hiçbir şey değişmedi. Ne dünyanın sonu geldi, ne zombi istilası oldu ne de zaman geriye aktı. Oysa o gün öyle bir his doğmuştu ki içime, bunların gerçek olacağıyla ilgili. Yine de zamanın -acımasız mı korumacı mı bilemiyorum- suratıma vurduğu değişimin değişmezliği dışında yeni bir şey de öğrenmedim. Her şey tıpatıp aynı. Bu acıtıyor. Dünya patlasa daha mutlu olurdum. Rastgele gördüğüm şeyleri betimeye kelime bulamıyorum. Otursam da yürüsem de fark etmiyor, beceriksizim. Bir kitap okuyorum ama uykum geliyor. Hayat bitti, bu kadarmış Birini bekliyorum. O biri beni kırınca daha çok bağlanıyorum. Bozuk plaklardan farkım yok. Değiştirilmeye üşeniliyorum. Gidiyor,

Dalgalar

 Dua etmiyorum artık, uyumadan önce merhamet dilenmiyorum. Hatta acınmak dahi istemiyorum. Bitik durumumdan gurur duyuyorum. Şimdi bir yaprağım, kopmuşum, lif lifim. Toplum ağacında bana ihtiyaç yok. Ben gereksizim. Bir dalga geçiyor, altında bırakıyor hislerimi. Suda ağlayabilirim, su kızmaz, su bağırmaz, su yargılamaz. Yinede kuruyorum, buruşuyorum. Bir deniz feneri aydınlatıyor çehremi ve koşuyorum deli gibi. Ulaşamasam da olur ben koşmayı seviyorym. Varmayı değil. Kumlarda ayak izim yok, ben yokum, hiçbir şey yok ama o var, o gerçek, ben değilim, ben hiçim. Hislerimi anlattığımda anlayacak mısın? Yoksa korkup kaçacak mısın? Dalgalar geliyor, yükseliyor, vuruyor kumsala ve bir filin yere basması gibi yükseliyor ses ve sarlılıyor. Ben korkağım, sevmem denizi. Senin gibi parlamıyorum suda, kayıp yitiyorum. Bir ağaç var, bu benim ağacım, ufukta silik bir hayalet ağacım. Bak, altında oksijen üstünde ceviz bitiyor ağacımın! Nefeslerimle boğuluyorum sayesinde. Baksana,  şimdi de bir alaca

ben ile başlayan cümleleri tamamlayamıyorum

      İçimdeki bitmek tükenmek bilmeyen görülme arzusu filizlenip bir ağaç oldu, gökyüzünü deldi meyve bile vermeden. Ben düşündüğün "ben" değilim. Ben düşündüğüm "ben" de değilim. Kendi bedenime hapsolmuş yorgun, tükenip bitmiş bir ruhum.     Ben bir asitim, ne olduğun önemsiz; seni yakıp yıkacağım.     Ben bir yaban çiçeğiyim. Köklerim çınarlardan daha derinlere uzanıyor. Her bir sarsıntıyı iliklerime kadar hissediyorum ve bir arı gelip çalıyor polenlerimi. Sonra da bir sevgili gelip koparıyor gövdemden, artık bir hediyeyim aşıklar arası gidip gelen, yaprakları rüzgarda savrulan bir ibretlik sevgi göstergesiyim.     Fark edilmek için loş bir ışık saçıyorum, aynı dalgalar arasındaki yakamoz parıltısı gibi soluk.     Okyanusta bir gelgitim, her kıyıya vurduğumda yeni bir benim, ama özümüz bir.     Aslında hiçbir yerde hiçkimseyim yine de herkesin ve her şeyin içindeyim. Moleküllerime ayrılmış bir sağa bir sola savruluyorum en küçük solukta.     Şimdiyse bilmediğim b

günah çıkarma

Resim
 Gökten bir meteorun düşüp bir delip açması gibiydi; büyük bir fikir belirdi, krater açtı zihninde. "Hayat yaşamaya değer değil" Minicik bir kıvılcım yetti ve şimdi yüreğinde bir yangın başladı bilmenin verdiği yük ile. Hayata dair en önemli güdüsünü yitirmişti. Zarif, yılların acı verici gerçeğinden nasibini almamış elleri kendi bedeninden günah çıkarıyordu, hislerini kelimelerin tükendiği yerde boğuyordu. Belki okuyucum anlamayacak, bilmeyecek gerçekleri lakin genç bir kızın hayatı toz pembe gerçeklerle özene bezene süslenmemiştir. O gerçekler keser, parçalar, oyuklar açar saf genç kızın yüreğinde. Yine de yapılacak bir şey yoktur bu durumda. Anladıktan sonra ne durmayı ne de durmayı düşünmemeyi başarabilirsin. Hayattan kuş olup gökyüzü denen ölümde yitmek istersin ama "ama"larda boğulursun. Kızın kor gibi yanan, çakmak çakmak yüreği artık kaldıramayacağı kadar küllerinde boğulunca oynanacak tek bir hamle kalmıştır. Bir vasiyetname yazmak. Önce kız hayata küfreder

Cam

 8,2,6..diye gidiyor sırça hisler. Bu sayılar yüzünden yürüyen bir eczaneyim. Adımlarından ilaç tıkırtıları duyuluyor. Pembe bulantı taşıyor ilaç kutusu bedenimden. Uyutmak istiyorlar beni. Unutturmak istiyorlar. Ama ben varım. Hiç olmadığım kadar var hissediyorum. Ben soluk alan bir oyuncağım. EVET ŞUAN BURDAYIM. O zaman istemeyecek kadar kaçırmışım keçileri.           Cam kırıklarını birer birer topla, birleştir yeni bir ben yarat. Ben buyum işte, kırıkları beceriksizce yamalanmış, bir değer biçilemeyecek azlıktayım. Sinirlenince fırlat beni  , sonra yapmacık özrünle yeniden inşa et. Hadi ez benliğimi. Sahip olduklarımı benden alıkoy. Durma kes. Elindeki kırık camla kes hislerimi. Kesici sözlerin parçalıyor varlığımı. HADİ DURMA! Bulanıklaştır saydamlığımı. Hep bir camın ardından bakıyorsun dünyaya. Ama temizlemiyorsun zihnini. Bu yüzden kirlisin. Pasaklı zihnini düzeltemeyecek kadar delisin. Korkuyorsun benden ama kaçmak istemiycek kadar gidiksin. Öyle sıkkınsın ki yapacak şeyleri l