2000li yıllar RPG oyun giriş müziklerini seviyorum :)

 Gece büsbütün örterken hislerimi, derinlerimde gizlediğim anılarım tekrar takrar oynuyor zihnimin karanlık köşesinde. Asla uzaklaştıramadığım bu duygu silsilesini yeniden başa sarıyor. "Şu an" saçmalıktan ibaret. 

Benim hayatım, ona sahip olup olmadığımı düşünerek geçti. Hiçbir vakit bir yaşama sahip gibi hissedemedim.

Başarısızım, ne yaparsam yapayım beceriksizim. Nasıl bu kadar acımasız olabilirsin? Beni tetiğin eşiğine oturtup çekmememi tembihliyorsun. Senden istediğim koca bir hiçlik oysa.

 Güneş batımını izliyorum, kendi çöküşüme V.I.P biletim var.

...ve güneş ve ay asla durmadan parlarken benim sönüşüm için bir şenlik düzenlediniz.

Şahane farkındalığım beni yanılgıya düşürüyor. Ciğerlerimdeki oksijen gerçek mi? Öldükten sonra belki ölmemiş gibi yaşadığımız başka bir paralel evrene gidiyoruzdur. Ya da büsbütün yok oluyor, hiçlikle bütünleşiyoruzdur.

İğrenç bir duygu insan olmak. Kendi kusmuğumu yüzlerce kez kusmama neden oldu bu his. Herhangi başka bir varlık olsam eminim düşünmez ve daha mutlu olurdum.

Biraz...hayır çokça karışık kafam. Bir yerde miyim ve var mıyım yoksa 2000'liler RPG bir oyunun giriş konuşması mı bu düşünceler?

Bir karanlık yol üzerine bezenmiş ışık saçan sokak lambalarıyız. Hayat bizi birbimizi göremeyeceğimiz uzaklıkta var etmiş.

Yanılsamalar gerçekliğin yerini alır ve bir gün ötekiyle birleşir. Şimdi nefes alıp vermiyorsun, makinemsi bir hayat yaşıyorsun. Tek düze bir rutin ve sıradan bir yüze sahipsin. Peki ne yapmalı böylelerine? Çarmıha mı germeli? Artık sıradan olmak sıradan bir şey gibi gelmiyor.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UYANMAK İSTEMİYORUM

DÜŞÜNMEKTEN NEFRET EDİYORUM.

KAÇMAK İSTİYORUM